Sessizce ilerleyen tehlike: Osteoporotik omurga kırıkları
Özellikle 50 yaş üstü hastalarda görülen osteoporotik yani kemik erimesi sebebiyle oluşan omurga kırıklarına dikkat çeken Doç.
- Okunma sayısı : 144
- 08.May.2024
- Okuma Süresi 5 Dk.
- Twitter'da Paylaş
Osteoporotik omurga kırığı omurganın neresinde görülür, özellikleri nelerdir Osteoporotik omurga kırıklarının, daha çok sırt (torakal) ve bel (lomber) bölgede görüldüğünü aktaran Pehlivanoğlu “Bu kırıklar çökme kırıkları olarak adlandırılmaktadır ve herhangi bir düşme-çarpma, bir travma olmadan ya da çok küçük şiddetli travmalar sonucu; ama genelde sessizce ortaya çıkabilmektedir. Bu kırıklar omurgada bir ya da daha fazla seviyede çökmeye sebebiyet vermekte ve bu çökmeler ilerleyerek, binanın kolonlarının yıkılması gibi, hastayı kambur hale sokup, yürümesini zor ve ağrılı duruma getirebilmektedirler. Bu durum da hastaların hayat kalitesini ciddi derecede düşürüp, sinsice ilerleyerek, onları hareket edemez, yürüyemez, gündelik işlerini göremez hale getirebilmektedir” dedi. Belirtiler ve şikayetler nelerdir Omurga kırığı hastalarının şikayetlerini de sıralayan Pehlivanoğlu semptomları şöyle sıraladı: “Bu hastaların öncelikle sırt ve bel bölgesinde ağrı şikayetleri mevcuttur. Bu ağrı genelde yürüme ve hareket ile artmakta, istirahatte azalmaktadır. Hastaların kırıklarının omurgada meydana getirdiği çökme ilerledikçe, kambur hale gelebilmekte ve şiddetli ağrı nedeniyle yürüyememektedirler. Yine kırıktaki çökme ilerledikçe, gelişecek omurilik basısına bağlı olarak da, bacaklarda kuvvet kaybı, şiddetli ağrı, idrar ve büyük tuvaleti tutmada güçlükler ortaya çıkabilmektedir. Bu durum da hayat kalitelerini günden güne ciddi anlamda düşürüp, onları eve ve yatağa bağımlı hale getirebilmektedir” şeklinde konuştu. Osteoporotik omurga kırığı tanısı nasıl konur ve tedavileri nelerdir Pehlivanoğlu bu kırıkların tanısının nasıl yapıldığından da bahsederek ayrıca tedavi hakkında da bilgilendirmelerde bulundu. Pehlivanoğlu sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hastanın ortopedi uzmanınca muayene edilip, omurga kırığı ön tanısı konduktan sonra istenecek, röntgen, tomografi (BT) ve MR gibi görüntüleme yöntemleri ile tanının doğrulanması ile konur. Tedavisi ise kırığın şekline, omurgadaki tahribata ve hastanın özelliklerine göre değişir. Korse ile 6-8 hafta yatak istirahati tedavi seçeneklerinden ilkidir. Ancak hastaların yaşı ve ek hastalıkları da göz önüne alındığında, uzun süre yatmaya bağlı gelişebilecek pıhtı atması (emboli) ya da yatak yaraları gibi komplikasyonlar bu yöntemi geri plana itmiştir. Günümüzde perkütan vertebroplasti ve perkütan balon kifoplasti ameliyatları gibi kısa sürede uygulan, kapalı ameliyat yöntemleri kullanılarak, kırığa kemik çimentosu enjekte ve kırık bölge kapalı olarak yerleştirilen bir balon ile şişirilerek omurganın yükseklik kaybı giderilmektedir. Bu sayede hem kemik sağlamlaştırılmakta, hem çökme engellenmekte, hem de çöken omur olabildiğince eski yüksekliğine getirilerek, hastanın kamburluğu düzeltilmektedir. Hastaların ameliyat sonrası ağrıları tama yakın olarak geçmekte ve ameliyattan birkaç saat sonra ayağa kaldırılıp, yürütülmektedirler. Hastalar, genelde ertesi gün yürüyerek taburcu edilmektedir. Bu sayede hastalar, uzun dönem yatmaya bağlı gelişebilecek komplikasyonlardan da korunmuş olmaktadır.”
Habere 0 Yorum Yapılmış
Habere Yorum Yap
Prof. Dr. Ayazoğlu Antimikrobiyal dirence karşı uyardı
Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Profesör Dr.
Kışa, hastalıklarından korunmak için doğru beslenme ile bağışıklık sistemimizi güçlendirin
Beslenme ve Diyetetik Bölümü Uzmanı Uzm.
Stres, kötü ağız kokusunun baş sebebi
Uzman Diş Hekimi ve Ağız, Diş ve Çene Cerrahı Prof.